28 Eylül 2016 Çarşamba

Mektup

Bir ay içerisinde elime geçen üçüncü mektuptu. Yazmadın diyordu. Sitem değildi bu anlaşılıyordu sadece merak etmiş gibiydi. Yazmamıştım. Yazamamıştım. Sebebini ne ona anlatabilirdim ne kedime itiraf edebilirdim. Sadece halim ona sirayet etsin istememiştim. Bazı haller vardır fena... Öyle bir vaktimdeydim; karışık. Biraz ülkem gibiydim; beynimde fırtınalar koparken kalbim daha sakindi. Midem yanarken karaciğerim rahattı. Organlarımın hepsi hem birbirinden bağımsız hemde birbirine bir o kadar kenetliydi. Böyle değişik bir hal işte.
Artık yazmam gerekiyordu daha fazla meşgul etmemek için ve merakta bırakmamak için.
Elime boş bir kağıt aldım ve masaya oturdum. Kalemlikteki en güzel kalemi kavradım ve ilk kelimemin harflerini sıraladım kağıdınsol üst köşesine; merhaba.
Gerçekten de merhaba mıydı. O kadar güvenilir miydim? Benden ona zarar gelmeyeceği konusunda emin miyim? Bilemiyorum.. Ama başka bir kelime gelmiyor aklıma yalnızca merhaba dökülüyor mürekkepten.
Öyleyse zarar vermemek için yazmalıydım bu mektubu.
"Epey oldu size yazmayalı. Sebebini sormayın lütfen. İyiyim ama merak etmeyin. Bundan sonra yazabileceğimi pek zannetmiyorum. Bilgilerinize sunmak istedim. Sağlıcakla kalın. Kardeşlerime selam ederim.."
Bir özür bile dilememiştim. Ne kabalık ama birazda küstahlık sanırım.
Hem kaba hem küstah hemde nankördüm. Yani uzaktan baktığım zaman kendime öyle görünüyordum. Herhangi birinin benden nefret etmemesi için tek bir sebep bike yoktu.
Zararsız bir mektup olduğundan tam olarak emin olmasamda kağıdı katladım zarfa güzelce yerleştirdim. Postalamak üzere hazırladım.
Sabah olmuştu şarkıda geçen seher vaktiydi sabah yeli ılgıt ılgıt esiyordu. Mektubu postalamam için biraz daha vakit geçmeliydi. Yollar gidilmeli ağaçlar izlenmeliydi. Belki bir otobüse binilmeli yahut yavaş yavaş yürünmeliydi. Mektubu ne yollamak istiyordum ne de yollamasam da olur diyebiliyordum. Böyle işte sormayın.
Başka biri olsa beni bir daha aramazdı. Annemin yine arayacağını bilerek yollayacaktım son zannettiğim bu mektubu. Vakit geçip hayatım biraz normale döndüğünde kapısından kovmayacak tek kişi olduğu için büyük cümleler kurabikiyordum. Yapamayacağımı bildiğim halde naz yapmak için. Öyle işte merak etmeyin mektubu yollamak üzere çıktım yola. Sahil yolu yerine caddeden gidiyorum daha fazla duygusallık olmasın diye. Rampayı koşarak değil yavaşça iniyorum kalbim hızla çarpmasım diye. Bir sürü birşeyler işte sabah yelide bitti hava ısındı. Pullar yapıştırıldı. Mektup yola çıktı. Benim yerimede gitmek üzere...