29 Haziran 2015 Pazartesi

duamız bir olsun..

Ramazanın ortalarına yaklaşmaktayız. Bizi bu güne ulaştıran Rabbimize hamd olsun.. Vaktin kıymetini anlamamız için ne kadar hızlı akıp gittiğinin farkında olmamız gerekiyor. Her günümüz nasıl hızla geçiyorsa Ramazan da aynı hızıyla bizden uzaklaşıyor. Günlerimiz geçmeden bu ayın ehemmiyetiyle birlikte sadece kendi kurtuluşumuza değil tüm ümmetin kurtuluşuna dua etmeliyiz. Zekatların verildiği bu ayda duamızın zakatını da ihmal etmemeliyiz. Duamızın bir bölümünü diğer kardeşlerimize ayırmalıyız ki melekler de bize ayırsın. Ramazanın sevincini ve mutluluğunu yaşamalıyız ama bunu yaşarken Ramazan'ı zulümle, ölümle, şehadetle geçiren kardeşlerimizi unutmamalıyız. Çünkü önemli olan kan bağı değildir kardeşlikte gönül bağıdır bunu bilmeliyiz. Ayırt etmemliyiz acılarımızı yaşarken uzaktakileri yanımızdakilerden.. Kalbimizin bir köşesinde de onların hüznünü yaşayarak acılarına ortak olmalıyız. Ancak o şekilde Ramazanın hakkını verebiliriz.   Dualarımızı Rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığı bu ayda eksik etmeyelim. Batı'dan doğuya, kuzey'den güneye Dünyanın neresinde zulme uğrayan bir kardeşimiz varsa onlara kendi dünyamızda yer açalım. Duamız şudur; Rabbim bu Ramazan da bizlere mazlumların yanında saf tutabilmeyi ve  Ramazan 'ı hakkıyla geçirebilen kullarından olabilmeyi nasib eylesin. Dua ile, hayırlı Ramazanlar...

Resim yazısı ekle

25 Haziran 2015 Perşembe

...

Sana ilk geldiğim günü hatırlıyorum. Hayatında ilk kez boyundan büyük kararlar vermiş, vermek zorunda bırakılmış, mücadelenin m’sinden haberi olmayan, ilk kez ana kucağından ayrılan aceminin tekiydim o zamanlar. Annemin beni sana emanet edişini hatırlıyorum. Her şey bir oyun gibiydi. Ne zaman anladım bitmiyor oyun, ne zaman anladım benim istediğim gibi işlemiyor ve ne zaman anladım daha çok uzun sürecek, işte o zaman oturdum ağladım. Dağlarının arasında kalmak mahpusa düşmekten farksızdı gözümde. Etrafım sarılmıştı. Hadi git diye meydan okuyan bir tavrın vardı, git bakalım nasıl gideceksin. Ben de sana meydan okuyordum; gideceğim göreceksin ve ardıma bile bakmayacağım.
Sen kazandın. Tuttun ya beni o yüksek dağlarının arasında, her biri şefkatle beni saran kolların şimdi. Tuhaf olan sen sardıkça daha da üşüyen bedenimdi. Havan bile bir şeyler öğretti bana. Direnmeyi, sağlam kalmayı… Zamanla anladım. Annem korkmuş da sanki beni zorluklarla karşılaştırmaktan, sana göndermişti. Döve döve seven bir ana oldun bana.
Önce yalnızlığı öğrettin, hem de en beterinden, sonra insanlara nasıl güvenebileceğimi ve nasıl bağlanacağımı. Önce memleketimle mesafeler koydun arama sonra özlemin ve değer vermenin tanımını yaptın bana. Önce tüm zorlukları serdin önüme sonra sabrı öğrettin ve duydum seni, içten içe hep öğütledin “Sabır. Sabır. Sabır.” Sabrı sende öğrendim.
Ben sana geldiğimde kördüm. İnanır mısın ancak açılıyor gözlerim. İlk kez daha bendesin ve ben ilk kez bu kadar sende olduğumu hissediyorum. Dehşet bir vefayla bağlanıyorum sana. Vesilenle gelen tüm zorluk ve geceler, yaşanılan her an, kazanılan her dost, edilen her sohbet ve geçilen her sokak için şükrediyorum Rabbime.

Olmuyor şimdi. Gözlerini diktin yine gözlerime, dağların ardını gösteriyorsun. Git diyorsun, kovuyorsun. Önce bu kadar basıp bağrına sonra nasıl da gönderebiliyorsun beni. Bu kadar alışmışken sana. Denize hasret kaldığım, yeşiline hayran olduğum şehir. Ben sende büyüdüm ve inan bana sen de benimle büyüdün. Hep küçük dediler ya sana, sende yaşadığım her an ve her insanla bir boy daha attın. Her insan bir dünyaysa şayet benim dünyamda yerin çok büyük ve artık içime her dönüp baktığımda bulabileceksem seni, veda etmiyorum.  Sen artık gurbet değilsin, içimde yeşil bir memleket...